Ben sana değil kaldırımlara
küstüm
Adına Arnavut kaldırımları
dedikleri
Arnavut gibi inatçı
olduğunu düşündüğüm
Hatta Arnavut biberi
gibi acı olan gözde yaş akıtan
Tam ismine layık evet
evet tam ismine layık
Her yürüdüğümde yerlere
sensiz düşerim
Sen giderken seni
düşürmedi kucağıma
İzin verdi gitmene beni
soluksuz akşamlara taşıdı
Takılmadı ayaklarına
kaldırımlar bir çalı gibi bir diken gibi batmadı ayağına
Yere düşürürken
kanatmadı o bal dudaklarını
Kanatmadı o pamuk avuç
içlerini
Yüreğimin kanmasına
izin verdi
Bense şimdi her
kaldırımda yürürken düşüyorum
Üşüyorum ısıtmıyor
güneş beni senin gibi
Gözlerimde seherin
sabahı doğar akşamlarım olmaz
Sabahın seherinde eser rüzgârlar
üşürüm
Gözlerime uykularım
dolmadı firar ettiler sen gibi
Ben sana değil
kaldırımlara küskünüm ondan üzgünüm
Biliyorum küskün olmam
kaldırıma bir zarar vermeyecek
Ama o kızgınlığım firar
ederek gitmeni unutturacak diye umuyordum
Ama olmuyor her saniye
yüreğime saplanıyorsun
O firari bakışlarınla
Kaldırımlar yollarım
güneşim gündüzüm sözlerim olmuş lal
Sığamıyorum ne hasret
ne de vuslat gel bende diyor kal
Özlemin beni çekiyor
istemsizce uçurumlara
Bağlamışım ayağıma koca
bir kaya sürüklenmemek için peşinde
Takılmadı ayaklarına
kaldırımlar bir çalı gibi bir diken gibi batmadı ayağına
Yere düşürürken
kanatmadı o bal dudaklarını
Kanatmadı o pamuk avuç
içlerini
Yüreğimin kanmasına
izin verdi
Bense şimdi her
kaldırımda yürürken düşüyorum
Üşüyorum ısıtmıyor
güneş beni senin gibi
Geride kalanları
arıyorum her yer bomboş
Gönlüm diyor delicesine
koş
Adım atacak dermanım mı
var
Kırılmış ayaklarım kollarım
bir umudum var sağlam dipdiri
Yıkarken gönlümdeki
kiri biran alıyorum nefes
Ondan sonra sıkışıyor
bu sinemdeki kafes saklanıyorum
Saklanıyorum aydınlıkta
karanlığa koşuyorum
Belki seni karanlığında
bulmayı umuyorum
Ama kayboluyorum
kayboldukça unutuyorum seviniyorum
Artık ne yürüyeceğim
önümde kaldırımlar var
Ne de bir dünya var
Karanlığım var
Ayağıma bağladım
kocaman kaya ve ağırlığı var
Takılmadı ayaklarına
kaldırımlar bir çalı gibi bir diken gibi batmadı ayağına
Yere düşürürken
kanatmadı o bal dudaklarını
Kanatmadı o pamuk avuç
içlerini
Yüreğimin kanmasına
izin verdi
Bense şimdi her kaldırımda
yürürken düşüyorum
Üşüyorum ısıtmıyor
güneş beni senin gibi
Gidenler dönmez
biliyorum
Ama bir teselli
bekliyorum
Zamanı geriye sarmak çok
zor ama hatıralar her an yanımda
İçine girince gezince acı
veriyor tıpkı kaldırımlar gibi
Pişmanlıklarınla dolu
anı zamanı arıyorum
Belki içine düşmüşsündür
de çıkamıyorsundur diye
Çıkmadı önüme
rastlayamadım pişmanlıklar şehrine varamadım beklide
Gözlerim son uykuyu
arıyor
Ama sensizde uyumak
istemiyor kapatamıyor kirpiklerini
Gönlünde kaybettiğin
tahtını arıyorum
Azgın sular bu
gönlümden daha durgun
Her şeyi kalbime
gömüyorum
Kendimi de hüsran
şehrinde meçhuller mezarlığına gömüyorum
Artık adresim hüsran
şehrindeki meçhuller mezarlığıdır
Arama kaderde sildim
yollarını izini bulamazsın
Ben sürünerek buldum
yolunu
Anlayacağın bir iz
bulamazsın
Belki gazel olursa o
yüreğin o kadar hafif
Üzgünlük ve
pişmanlıktan kurumuş olarak
Belki rüzgâr seni o zaman
savurur istemsizce
Getirir seni bahtımın
gülmeyen mezarına
Hüsran şehrindeki
meçhuller mezarlığına
Takılmadı ayaklarına
kaldırımlar bir çalı gibi bir diken gibi batmadı ayağına
Yere düşürürken
kanatmadı o bal dudaklarını
Kanatmadı o pamuk avuç
içlerini
Yüreğimin kanmasına
izin verdi
Beklide burada sensiz
olmam gerekiyordu izin verdi
Beklide her düştüğümde
gülüyordur senin gibi
Zevk alıyordur bilinmez
Bense şimdi her kaldırımda
yürümüyorum ve düşmüyorum
Üşüyorum da artık ısıtmıyor
güneşimde battı benimle
Yalnızlığın var mı yok
mu bilmiyorum ama
Benim yalnızlığım
sarsın seni buz gibi
Titre üşü ısınma artık
bir ömür diyemeyeceğim
Çünkü hala mezarımda
yatarken usulca geziyorsun içimde
Hissediyorum ruhum
benden ayrı olsa da
Sen hala içimdesin
Eğer gelirsen sağım
solum sobe
Artık birazda sen ebe
ol ben saklanayım
Mehmet Aluç / Âşık
Gülveren